Küçük İskender ne de derin söylemiş. Zaten niçin okuyoruz bu canım insanları. Bizim hissettiklerimizi içimizdekileri nokta atışı ifade ettikleri için değil mi?
İyi de ne demek şimdi bu? Ne yani bugüne kadar hayatına girenleri beğenmiyor musun? Bu ne kendini beğenmişlik demezler mi insana. Yok yok demezler. Ya da arkadaşımdır; hayatımdadır dediğin seni gerçekten tanıyan kişiler demezler. Çünkü bu serzenişin altında yatanın, hayatına girmiş olanları beğenmemek, kabullenmemek olmadığını bilirler. Belki de sen içten içe bilmelerini istersin daha nelerle beraber. İstersin ki; hayatındaki insanlar seni sen anlatmadan anlasınlar, bilsinler.
Neyse, bir süreliğine rahat bırakıyorum geçmişte hayatımıza girenleri. Ben yeni insanlar diyorum. Umut diyorum yani. Her yeni insan yeni bir umut çünkü. Yeni ihtimaller, yeni açılar, yeni yollar, yeni ilham kaynakları, yeni içsel zenginleşme taktikleri, yeni motivasyon sebepleri… Daha neler neler?
Hayatı anlamış, insanın mayasını kavramış adamlardan biri, Gustave Flaubert şöyle yazmış yıllar önce: “Merak… Birine karşı ansızın bir merak duymaya başlarsınız, korkunç bir merak…Onu tanımak, onunla doğmak, dünyaya onunla yeniden gelmek tek amacınız haline gelir.”
Sıcak bir bakışla başlayabilir yeni maceranız. Sağlam bir tokalaşmayla mesela, ciddi bir toplantı başlangıcında. Ne bileyim apartmanınıza yeni taşınmış potansiyel kişi, kopan market poşetinizi taşımanıza yardım eder. Sizden habersiz sizinle aynı rotanın peşine düşmüş bir gezgin olabilir belki. Daha ne tanışma sahneleri ne hikayeler. Aklımda hep yankılanan o kelime “potansiyel” TDK sözlüğüne göre: Gizil güç. Ne güzel bir anlamı var bu kelimenin. Kafamdaki yeni insan düşüncesiyle ne de iyi örtüşüyor. “Gelecekte oluşması gelişmesi mümkün olan.”
Hayal ediyorum şimdi. İhtimallerden birini seçiyorum kendim için. Siz de seçin bir senaryo. Hayatın zorlu anlarından birindeyim. Toplum içinde bir zorbaya karşı hakkımı savunduğum bir andayım. Çevrede olayı izleyenlerin arasında hiç tanımadığım biri. Bir bakıyorum dayanamamış yapılan haksızlığa beni savunuyor. Derin bir nefes alıyorum. Yüreğim hafifliyor sanki. Hayal bu ya sorun çözülüyor. Sonra bu yeni insanla devam ediyor zaman. Bir teşekkür; bir tanışma; bir kahve. Gelsin ortak noktalar. “A ben de öyle düşünüyorum.” “Evet evet demek aynı semtteyiz.” “Şu kitabı okumuş muydun?” “Cumartesi ben de orda olmayı planlıyordum; görüşelim mi?” Birlikte kahve içmenin, çay içmenin keyfi. Kahvenin, çayın eşliğinde buğulu sohbetlerin keyfi. Paylaşmanın keyfi. Hayatın keyfi. Kendini gönlünce anlatmanın, anlaşılmanın keyfi. Hoş, birbirine yakın kalplerin anlaşmak için anlatmaya ihtiyacı yoktur, derler de, olsun…
Size hiç olur mu? Öyle sıradan bir günün sıradan bir anında. Yeni bir film keşfedersin. Bir şarkının bir melodisi çalınır kulağına ya da bir kitapta öyle bir cümle okursun. Bir şey kıpırdar içinde. Titretir içinde bir teli. Nasıl güzel, nasıl naif bir histir o. Hemen ulaşmak istersin hayatındaki o yeni insana. İçini titreten kıpırdatan film sahnesini, şarkının melodisini, kitapta beğendiğin cümleyi izlesin-dinlesin-okusun istersin. Hele bir de aradığın beklediğin içten içe çok istediğin tepkiyi verirse sana, değme keyfine. İşte hayatı yaşanır kılan en güzel anlar…
Yeni insanlar deyince tazelik geliyor; umut geliyor aklıma. Hiç yoktan heyecanlanıyorum. Ne güzel ihtimaller geliyor aklıma. Çiçekleniyor hayallerim bile. Nasıl sevmez ki insan yeni bir hayata dahil olma; yeni bir hayatı kendininkine dahil etme fikrini? Geçmişin verdiği kederi yeni bir sayfada temize çekme fikrini.
Sosyologlar diyor ki: Sosyal bir varlık olarak insan nasıl başkalarıyla birlikte yaşamak zorunda ise, toplumsal yaşam içinde başkalarıyla iletişim de kurmak zorundadır. Sosyal iletişim bu anlamda mutlak bir ‘öteki’ni gerektirir.
İnsan olmak, bir ötekini gerektiriyor yani. “Öteki” çok sevimli bir kelime değil belki ama ne zaman ki ötekini kabule niyet ederiz. Karşımızdakini sevmeye dahası anlamaya niyetleniriz. İşte o zaman değişir işler. Eskilerin ne güzel duasıdır. “Allah iyilerle karşılaştırsın” İşte kader ağlarını güzel ördüyse; güzel insanlarla karşılaştıysanız. Kazanmaya başlarsınız. Ne mi? Deneyimlerimiz zenginlik, neşemiz boyut, paylaşımlarımız değer, hayatımız anlam kazanır.
Madem ötekine ihtiyacımız var, madem ötekiyle anlamlanıyor hayatımız o zaman Küçük İskender gibi bir şairin sözünün üstüne anca Sylvia Plath gibi bir şairin sözü eklenebilir.
“Tanımadığım insanları seviyorum…”
2 Yorum