“Benim adım Paloma. Yaşım11. Paris’te Emanuel sk. 2 numarada lüks bir dairede yaşıyorum. Annem babam zengin. Ailem zengin. Ablam ve ben de temelli zengin sayılırız. Ama buna rağmen, bütün bu şans ve zenginliğe rağmen uzun zamandan beri biliyorum ki benim için son durak bir akvaryum. Yetişkinlerin bardakların üzerindeki sinekler gibi çiftleştiği bir yer. Kesin olan şu ki: benim yerim akvaryum değil. Çok düşündüm ve kararımı verdim. Okulun son günü geldiğinde 12 yaşıma giricem. Haziranın 16’sında yani 165 gün sonra kendimi öldürücem.”
Kendini öldürmek isteyen 11 yaşındaki Ploma’nın bu konuşmasıyla başlıyor film. Benim karşıma çok sevgili bir arkadaşıma okuması için gönderdiğim bir yazıma yaptığı yorumla çıktı. Yazı, arkadaşıma Kirpinin Zarafeti (Muriel Barbery) kitabını hatırlatmış. Çok iyi bir uyarlama diye filmden bahsetti. İşaretlerin peşine düşmemek filmi seyretmemek olmazdı tabii ki! E bu kadar naif bir sanat eseriyle karşılaşıp alıntılamamak, olacak iş değil. Kitabın tanıtım yazısı da öyle diyor zaten: Sessiz insanların zengin iç dünyalarında gelişen, göze çarpmayan güzellikleri yücelten, sınıflar ve nesiller ötesi bir dostluğu konu edinen Kirpinin Zarafeti, pek çok ülkede yayımlanmış, milyonlarca okura ulaşmış, zarif ve etkileyici bir roman. “Her şeyin, özellikle de hayata dair mutlak olguların ne kadar pamuk ipliğine bağlı olduğunu gösteren nefis bir kitap.”
Kitap çoktan okunacaklar listeme eklendi. Siz de bu hayatta zariflikler peşindeyseniz ‘düşün peşine’ derim. Ve beni çooook etkileyen filmden üç beş cümleyi de şuracıkta paylaşıveririm.
“ Hayatını akvaryumda yaşar gibi geçirirsen sonunda gideceğin yer plastik bir poşettir.”
“Bilerek yalnız olan asil varlıklara benziyor…”
“ Aslında hepimiz birer kirpiyiz ama çoğumuz asil varlıklar değiliz.”
“ Psikanalistler, acı çekmenin güzelliğiyle savaşan insanlardır.”
“Ölmek bu mu? Sevdiklerini bir daha görememek mi? Seni sevenleri bir daha görememek mi? Eğer ölmek buysa söyledikleri kadar acı bir şeymiş.”
“Önemli olan ölmek değil ki, öldüğün sırada ne yaptığın. Röne sen öldüğün sırada ne yapıyordun? Sevmeye hazırlanıyordun değil mi?”
S.G.
2 Yorum