Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza”sı okunmadan iyi okuyucu olunmaz!
Ne zaman “Sizde iz bırakan bir kitaptan bahsedin.” ya da “ Sizi en çok etkileyen yazar kimdir?” gibi sorularla karşılaşsam cevabım hep aynı olmuştur. Lise yıllarımda ilk kez okuduğumda da, şimdi bunca kitabı bitirmiş sağlam bir okuyucu olduğuma inandığım bu anda da. Suç ve Ceza.
Kimileri Dostoyevski’nin bir romanını okumanın bir üniversite bitirmek gibi olduğunu söylerler. Yüzde yüz katılıyorum. Eğer okuduğum bende iz bırakan kitaplardan bahsetmek istiyorsam benim için bir üniversite gibi olan Suç ve Ceza’dan başlamalıyım elbette. “Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sı okunmadan iyi okuyucu olunmaz!”
Bazı yazarlar, ya da yazma işiyle uğraşanlar diyelim, iyi yazar olmanın, kitaplarında kendini anlatmamak olduğunu savunurlar; ya da kendinden yola çıkarak ötekini anlatmak olduğunu. Dostoyevski Suç ve Ceza’ yı yazmaya başladığında tıpkı baş karakteri Raskolnikov gibi gırtlağına kadar borç içindedir. Polonya isyanlarıyla işbirliği gibi algılanan bir yazısı nedeniyle dışlanmıştır. İlk karısı Moskova’da öldükten bir iki ay sonra da ağabeyini kaybetmiştir. Üstüne bir de düşük ahlâklı olduğu bilinen bir yayımcı ile ağır şartlar içeren bir anlaşma yapmıştır. Yetmezmiş gibi kendisini kumar batağına da kaptırmıştır. Kısacası Dostoyevski’nin yaşamı Suç ve Ceza’nın başlarında anlatılan Raskolnikov’un yaşamından pek de farklı değildir. Kuşkusuz Suç ve Ceza’ yı yazmazdan önce hayatının bir döneminde Sibirya’da dört yıl ağır iş cezası çektiğini; tüm çektiği sıkıntıların elbette ki sağlığını da etkilediği ve sara nöbetleri yaşadığını da anlatmamız gerekir.
Romanının ilk tasarımını 1865’in Eylül’ünde “Rusya Habercisi” nin sahibi Katkov’a göndermiştir. Gönderdiği mektupta “Bu, suçun ruhbilimsel bir incelemesi olacaktır.” der ve uzun uzun açıklar.
“ Genç bir adam Petersburg Üniversitesi’nin eski bir öğrencisi, büyük parasal darlık içindedir, genel zihinsel dengesizliği yüzünden birtakım havada, olmamış düşüncelere de kafasını takmıştır. Kendisini bu umutsuz durumdan hemen kurtaracak bir şey yapmaya karar verir. Yaşlı tefeci kadını öldürmeye karar verir. Yaşlı kadın ahmak, açgözlü, sağır ve hastadır; verdiği borçlardan aşırı çıkar sağlar, kötü huyludur ve kendisinden küçük olan kız kardeşini de köle gibi kullanarak yaşamını mahveder. Mutlak olarak değersiz biridir, yaşamasını var olmasını haklı kılacak hiçbir özelliği yoktur, vb. Bütün bu düşünceler genç adamın iyice aklını çeler. Onu öldürmeye, parasını soymaya karar verir. Böylece taşrada oturan annesine yardım edebilecek, kendisini ayartmaya çalışan bir toprak sahibinin evinde mürebbiyelik yapan kız kardeşini kurtaracak aynı zamanda da üniversiteyi bitirecektir. Ondan sonra da yurt dışına gitmeyi, yaşamının geri kalanını doğruluktan ayrılmadan dürüst bir vatandaş olarak ‘ insanlığa karşı görevini’ yerine getirerek geçirmeyi tasarlar. Yaşamda hiçbir yararlı amaca hizmet etmeyen ve büyük bir olasılıkla bir iki ay ömrü kalmış olan bu aptal ve kötü kadının öldürülmesine cinayet denebilirse cinayetini de böylece bağışlatacağına inanmaktadır.” Diye yazar Dostoyevski ve ekler: “Romanımın bir sanat yapıtı olarak değeri bakımından da ağırlığı olacaktır, yargılamayı başkalarına bırakıyorum.”
Kendisi yargılamayı başkalarına bırakmış ve yanılmamıştır. Suç ve Ceza elbette dünya edebiyatının en önemli romanlarındandır. Tekrar tekrar sahneye ve sinemaya uyarlanmıştır. Dostoyevski’nin öteki romanları gibi Suç ve Ceza da güncelliğini her zaman korur. Fakat yalnızca çağdaş değil aynı zamanda evrensel bir anlama sahiptir.
“Temmuz başlarında çok sıcak bir akşamüzeri genç bir adam…” diye başlayan kitapta, baş karakteri Raskolnikov’un gittikçe artan gerilimiyle beraber okuyucu da sürüklenip giderken yazar bir de aşk filizlendirmiştir Sonya ile. Raskolnikov Sibirya‘ da hapiste cezasını çekerken Sonya hep varlığını yanında hissettirmiş ve sonunda Dostoyevski ikisi için de umut vaat eden bir son yazmıştır. “Konuşmak istediler ama olmadı, gözleri yaşlarla doldu. İkisi de solgun ve zayıftılar, ama bu solgun ve hasta yüzlerde yeni bir geleceğin doğuşu, yeni bir yaşama dönüş parlıyordu. Onları yaşama döndüren sevgiydi; yorulmaz yaşam kaynağına sahip yüreklerin dayanışması!” Tabii büyük üstat bununla yetinmemiş ve Raskolikov için yeni bir gelecek de planlayarak bitirmiştir büyük eserini. “ Raskolnikov yeni yaşamın ona bir şey karşılığında verildiğini henüz ayırdetmemişti, oysa yeni yaşama yüksek bir fiyat ödeyecekti, bunu gelecekteki büyük bir kahramanlık eylemiyle ödeyecekti.
Ama bu, yeni bir öykünün başlangıcıdır, bir adamın yavaş yavaş yeniden doğuşunun, yavaş yavaş gelişiminin, bir dünyadan başka bir dünyaya yavaş yavaş geçişinin; yeni, bilinmeyen bir gerçeklikle tanışmasının öyküsüdür bu. Bu yeni bir öykünün konusu olabilir, bu öykümüz ise bitmiştir.”
2 Yorum