Son zamanlarda özellikle sosyal medyada sıkça rastlar oldum. “Öz Bakım Menüsü” “Kalbini Kendine Açma Atölyesi” “Mutlu Hissetme Önerisi” “Mindfulness Semineri” “Öz Şefkat Egzersizleri” vs. Böylesi listeler neden bu kadar çoğaldı? Nasıl oluyor da bu kadar çok insanın ilgisini çekiyor? Bu tarzda sorular kafamda çeşitlenip durdu. Bize oldukça acımasız davranan yaşarken epey zorlandığımız bu hayatta, kendimizi iyi hissetmek için birtakım reçeteler aramaktan daha doğal bir şey olamaz diye düştüm bu konunun peşine ve “öz-şefkat” kavramıyla karşılaştım.
Tam bu noktada karşımıza “ öz-şefkat” kavramıyla birlikte Teksas Üniversitesi Psikoloji Profesörü Kristin Neff ismi çıkıyor. Yıllardır öz şefkat üzerinde çalışıyor Kristin Neff. İyi ki de çalışıyor. Yalnız, hakkında bir üniversite kürsüsü kurulmuş; bir sürü araştırma makalesi yazılmış bu kavramın ne olduğunu öyle iki cümle ile açıklayıp geçmek pek de kolay değil takdir edilir ki! Anlam üzerinde düşünmeye “şefkat” kelimesiyle başlanmalı bence.
Türkçe sözlükte şefkat: acıyarak ve koruyarak sevme, sevecenlik. Tanımıyla çıkıyor karşımıza. Bu konu üzerine kafa yoran bilim insanları için yeterli değil tabii. Latin kökenli bir sözcük olan “Compassion” sözcüğünden çevriliyor. Compassion (Şefkat), com (birlikte) + pati (acı çekmek) kelimelerinin birleşiminden meydana gelmiş. Diğer insanların acılarını duyarlı, sabırlı, sevecen ve empatik şekilde karşılayabilme ve bu acıların, her insanın yaşayabileceği bir deneyim olduğunu görebilme yeteneği olarak tanımlanmakta. Öz-şefkat ise kişinin şefkatli tutum ve davranışlarını kendine yönlendirmesidir, der Kristin Neff. Öz-şefkati, kişinin acı, ıstırap, başarısızlık ve yetersizlik duyduğu zor zamanlarında kendine karşı sevecen ve nazik olması, olumsuz duygularının farkında olarak bunları kabul etmesi ve yaşanabilecek her türden zorlayıcı yaşantıların insan olmakla ilgili olduğunu bilmesi olarak ifade etmektedir.
Ayrıca Kristin Neff der ki: Öz-şefkatin amacı kötü duyguyu pozitif bir duyguyla değiştirmek değil, acıya şefkatle yaklaşabilmektir.
“Kendine şefkat göstermek, acıyı azaltmaz ama onu narin bir battaniyeyle sarar.” Bu sözler de Kristin Neiff’e ait.
Sanırım tam da burada kendimize dönüp yeniden sormamız gerek: Acı çeken kendime nasıl davranıyorum?
Kendime hak ettiğim şefkati gösteriyor muyum?
Bir hata yaptığımda kendime karşı biraz acımasız davranıyor muyum?
Zaman zaman kendime kötü sözler söylediğimi fark ediyor muyum?
Bedenime, ruhuma ve ya zihnime ayırabileceğim zamanı başkaları için erteliyor muyum?
Eğer bu sorular çoğunlukla evet cevabını aldıysa ya da kendine karşı davranışın konusunda sorgulattıysa, öz-şefkat konusunu biraz daha irdelemekte fayda var gibi…
Öz-şefkat, araştırmalara göre üç bileşenden oluşan bir yapı ve her bileşen kendi içinde olumlu ve olumsuz bir boyut barındırıyor maalesef. İnsan bu konuya daldıkça bazen farkında olmadan kendisine nasıl da haksızlık yaptığını fark ediyor. Kendine dürüst olmayı başardığında ise kendini şaşkınlıktan şaşkınlığa sürüklüyorsun. “Ben nasıl böyle davranabildim!” diye.
*İlk bileşen: Öz-sevecenlik(nezaket)/ öz-yargılama: Acılar, başarısızlıklar ve yetersizlikler karşısında kendine karşı nazik, sevecen ve anlayışlı bir tutum içinde misin? İhtiyaç duyduğun bakımı ve ilgiyi kendine verebiliyor musun? Yoksa kendine karşı suçlayıcı bir tutum sergileyip kendini cezalandırıyor ve yıpratıyor musun?
* İkinci bileşen: Ortak insanlık hissiyatı/ izolasyon: Yaşanan acı durumların ve zorlu yaşantılarının insan olmakla ilgili olduğunu, yaşanan zor ve acı deneyimlerin aslında diğer pek çok insan tarafından da yaşandığını, acı şeyler yaşamanın insan olmanın doğal bir parçası olduğunu görebiliyor musun? “Yaşadığım zorlu yaşantı insan olmamla ilgili, bu çoğu kişinin başına gelebilir, hemen her insan hayatında zor yaşantılarla karşılaşabilir” şeklinde bir tutum sergileyebiliyor musun? Yoksa “Neden hep ben?” diyenlerden, zor yaşantılarını, acılarını, başarısızlıklarını ve yetersizliklerini sadece kendi başına gelen yaşantılar olarak görenlerden misin?
* Üçüncü bileşen: Bilinçli farkındalık/ aşırı özdeşleşme: Deneyimlediğin şeyin ne olduğunu, onu deneyimlemekte olduğun sırada fark ediyor musun? Acılarını ve başarısızlıklarını görüyor, anlıyor ve ortaya çıkan olumsuz duygularını yargısızca yaşayabiliyor musun? Hissedilen duyguları ve yaşanılan deneyimleri iyi-kötü, güzel-çirkin gibi sıfatlarla etiketlemeden onların yaşanmasına izin veriyor, yaşanılan anda bulunabiliyor, o ana dikkatini odaklayıp duygu ve düşünceleri dengede tutabiliyor musun? Yoksa aşırı özdeşleşme ile kendini duygularınla mı tanımlıyorsun? Ben ne kadersiz bir insanım; çok çaresizim gibi cümlelerle kendini tanımlayıp zor ve acı yaşantıların gelip geçmek yerine hep süreceğini mi düşünüyorsun?
Görüldüğü gibi; öz-şefkat kavramının olumlu ve olumsuz boyutları mevcut. Gerek yurt içinde gerek yurtdışında yapılan araştırmalar, yaşam doyumu, ihtiyaç doyumu, mutluluk, iyimserlik, benlik saygısı, kendini kabul etme, psikolojik sağlamlık, kendini geliştirici mizah, iletişim becerileri, kendini toparlama gücü, olumlu anne algısı, olumlu baba algısı, olumlu kendilik algısı gibi olumlu ruh sağlığını ilgilendiren pek çok konuyla öz-şefkat arasında pozitif bir ilişki olduğunu söylüyor.
Madem durum bu, o zaman bize düşen kendimizi derin derin sorgulamak. Kendimizle olan öz-şefkat ilişkimizin ne boyutta olduğuna karar vermek. Pozitif yönleri sürdürmek geliştirmek; gölge yönleri olumluya çevirmek için yapılması gerekenleri arayıp bulmak kendi üzerimizde deneyip uygulamak. Bu konuya merak sarmış, gönül vermiş, ilgilenmiş, araştırmış, insanları bilgilendirmek için çalışmış onlarca kişi ve araştırması var. Tek yapmamız gereken merak edip birkaç saatimizi ayırmak. Madem yaşam doyumuyla doğru orantılı bir ilişkisi var; madem mutlulukla, iyimserlikle daha pek çok güzel şeyle yakından alakalı o zaman kendimize bunu borçluyuz. Çünkü bence bunu yapmak hayatın güzelliklerini yaşamak için kendimize izin vermek demek. Yaşamı, bütün zorluklarına rağmen ya da bütün zorluklarıyla beraber kucaklamak demek. Acı çeken kendimize, yumuşacık bir battaniyeyi sevgiyle sarıp sarmalamak demek.
2 Yorum