#Sevdaluk #çaybahçeleri #duygusallık #koyu #sohbet #kahvehane #tavşankanı #dem #demlik #fokurtu #buhar #vapur #simit #mola #dinlenme #üşümeyeilaç #şifa #bitkiçayı #seremoni #ikram #kültür
Çay konusunda yazmaya başlamadan önce arkadaşlarıma çay deyince akıllarına geleni sorduğumda çıkanlar bunlar. Bir de araştırmaya başlayınca karşımıza çıkanlar var ki, muazzam. Bunu ilk keşfeden ben değilim ne yazık ki. İlk geniş çaplı araştırmanın M.S: 733-804 yılları arasında yaşayan Lu Yu’ya ait olduğu söyleniyor. “Çay Kitabı”
Siz de benim gibi iflah olmaz bir çay tiryakisi misiniz? Yoksa son yılların kapitalist pompalamaları sayesinde yükselen trend kahve-severlerden misiniz? Bir fincan dumanı tüten kahvenin bir manzara önünde çekilmiş o çeşit çeşit fotoğraflarının ve bazen insanı kendisine çağıran harika kokusunun karşı konulmaz olduğunun ben de farkındayım elbette. Yine de bu yazı çay üzerine.
Eğer buraya kadar okumaya devam ettiyseniz ya bir tiryakisiniz ya da “Çayın başına neler gelmiş? Peki çay bize nasıl gelmiş? Ya çay içenlerin, sevenlerin başına neler gelmiş?” sorularının cevaplarını benim gibi siz de merak ediyorsunuz demektir.
Dünyada sudan sonra en çok tüketilen içecek olan çay, önceleri bir içecek bile değildi aslında. Yaprakları çiğnenerek hastalıkları tedavi etmesi amaçlanıyordu. Söylenen o ki; beş bin yıl önce, kaynamakta olan suya çay yapraklarının düşmesi sonucunda çıkan renkten hoşlanan Çin İmparatoru Shen- Nung tarafından içilmesi sonucu keşfedildi. Benzer bir hikayeye Hindistan’ da da rastlanıyor. Keşfi bu kadar eskilere dayanmasına rağmen Avrupa, ancak 17.yüzyılda tanışıyor çay ile. Günümüzde, o meşhur “Beş çayı” vakitleri, incecik porselenden zarif çay demlik ve fincanları, çayın yanındaki lezzetli atıştırmalıkları, sert demledikleri çaya kattıkları süt ve şekerleri ile kendileri için başlı başına bir çay kültürü oluşturmuş İngiltere bile. 17. yüzyıldan sonra Sri Lanka Ada Ülkesi’nde Assam ve Seylan çay bahçelerini kurmuştur.
Bizde ilk çayı içen kişinin Hoca Ahmet Yesevi (1093-1166) olduğu söylenmekte. Çoğu literatürde de Türklerin çay ile Anadolu’ya girmeden önce Orta Asya’da tanıştıkları bilgisine yer veriliyor.. Anadolu’nun coğrafi konumu itibariyle de İpekyolu güzergahının üzerinde bulunması, doğal olarak Avrupa’dan önce çay ile tanışmasına olanak sağlamış olabilir. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi ile bazı başka kayıtlarda çay hakkında anlatımlar bulunmakta. Elde bulunan kayıtlara göre Türkiye’de çay bitkisinin yetiştirilmesine ait ilk girişimler Çin’den ve Japonya’dan getirilen tohum ve fidanlarla Mudanya ile Bursa civarında yapılmış ancak başarıya ulaşılamamış. Taa ki Cumhuriyet döneminde, savaşlardan sonra yoksul düşmüş halk için bir çıkar yol arayışına girilinceye kadar. “Halkalı Ziraat Mektebi Âlisi” müdür vekili ve botanikçi olan Ali Rıza Erten tarafından ortaya konan ve savaşlar nedeniyle askıya alınmak zorunda kalınan, çayın zirai bir ürün olarak yetiştirilebileceği fikri 1924 yılında bölgede görülen yoksulluk, işsizlik ve göç nedeniyle TBMM tarafından ele alınmış ve 16 Şubat 1924 tarihinde “Rize vilayeti ile Borçka kazasında Fındık, Portakal, Mandalina, Limon ve Çay yetiştirilmesi” adı ile 407 sayılı kanun kabul edilmiştir. Rize’de çay üretiminin denenmesi, başlatılması, yaygınlaştırılması ve yasanın çıkması için çeşitli aralıklarla yıllarca çalışmış olan Zihni Derin ismi de es geçilemez sanıyorum. Zira kendisine “Çayın Babası” denmekte. Ülkemizin o zor vakitlerinin üzerinden çok zaman geçmedi ama ülkemiz çok yol katetti. Günümüzde dünya çay üretiminde Çin, Hindistan, Kenya ve Sri Lanka’dan sonra beşinci(5.)sırada yer alıyor.
Peki ya tüketim? 2018 yılında Çin’de düzenlenen Dünya Çay Komitesi’nin hazırladığı Dünya Çay Raporu’na göre dünyanın en çok çay tüketen ülkesiyiz. Yılda kişi başına ortalama 3,5 kg çay düşüyor. Bence hiç şaşırtıcı değil. Çünkü biz ülkece her şeyi çay içmek için bir fırsat gibi görürüz. Bir kere kahvaltıya çaysız başlanmaz. E akşam yemeğinden sonra çay demlemeden olmaz. Misafir geldiyse çay. Düğünde çay, ölümde çay. Yorulduysak çay. Üşüdüysek çay. Sıcakladıysak harareti alsın diye de çay. Çok sevindiysek de çay; çok üzüldüysek de çay. Kafamızı toplamak için çay; dağıtmak için de çay. Bir işe başlamadan çay; bitirirken de çay. Bir konuda anlaştıysak üstüne bir çay. Hoş sohbet için de çay; dedikodu için de çay. Daha neleeeer neler için çay…
Hayatımızda olmasaydı ne büyük bir eksiklik olurdu dediğim şeylerin belki de ilk sırasında yer alıyor çay. Kendisine iyi ki var dedirten şeylerin de ilk sırasında doğal olarak. Bir çay bağımlısı, bir tiryaki olduğum rahatlıkla söylenebilir. Malumunuz olduğu üzere çay tiryakiliği çok tartışılmaktadır. Tüm bağımlılıklar gibi zararları var sağlığımıza:
1)Dişlerin Sararmasına Neden Olur.
Çayın yapısında bulunan maddelerden dolayı, dişlerde renk değişimi gözlemlenmiştir. Dişlerin sararmasına önlem almak için çay tüketimi ölçülü olmalıdır. Çok fazla çay içiyorsanız günlük diş bakımı ihmal edilmemelidir. Ayrıca çay saatlerinden sonra bolca su içmeniz önerilir.
2) Gebeliği Zorlaştırabilir.
Çayda kafein bulunmakta. Eğer çok fazla çay içen kadınların hamile kalma düşüncesi varsa; çay oranını azaltması önerilir. Çünkü yoğun kafein yumurtaların kalitesini düşürebilir. Aynı şekilde erkeklerin de sperm kalitesini azaltabilir.
3) Cildi Kurutabilir.
Çay tüketen kişiler, ne de olsa çay içiyorum diye düşünüp su tüketimine önem vermiyor. Bu alışkanlık sonucunda da vücutta su yetersiz kalıyor ve cilt kurumaya başlıyor. Cildin nem dengesinin korunması için çay tüketimi ölçülü olmalıdır. Çayla beraber su tüketimi de hatırlanmalıdır. Uzmanlar günlük tüketilmesi gereken sıvı ihtiyacı olan 2,5 litrenin yarısının çay, yarısının da su ile karşılanabileceğini belirtmektedir.
4) Ödemi Artırır.
Fazla kafeinli içecek tüketenler ödem problemini daha fazla hisseder. Özellikle de gün boyunca çay içen kişilerin ödem oranı daha yüksektir. Ödemle başınız dertteyse çaya sınırlama getirebilirsiniz. Ayrıca çay bardağının içinde ufak bir dilim limon atabilirsiniz. Ödemi önleme konusunda size yardım edebilir.
5) Böbrekleri Yorabilir.
Çayda oksalat maddesi çok fazla bulunur. Oksalat ise böbreklerin yorulmasına ve işlevini gerçekleştirirken zorlanmasına neden olur. Çok sık çay tüketenlerin böbrek hastalıklarına daha çok yakalandığını unutmayınız.
6) Uyku Düzenini Etkiler.
Çayda bulunan kafein, sizi uyarır ve uyku problemlerine davet çıkarır. Eğer uyku sorunları yaşıyorsanız siyah çay yerine rahatlatan bitki çaylarını tercih edebilirsiniz. Kafein oranı düşük çayları tüketmeniz daha iyi bir seçim olabilir.
Bütüüün bu zararlarının, olumsuzluklarının yanı sıra insan hayatına kattığı çok şey olduğuna da inanıyorum ben. Hem fizyolojik hem de psikolojik olarak ki; ikincisi beni daha çok doyuran kısmıdır. “Çay dünyanın gürültüsünü unutmak için içilir” sözüyle T’len Yi Heng ile çayı “ruh banyosu” diye anlatan Avusturyalı Peter Altenberg’e yüzde yüz katılıyorum. Çünkü çayın iyileştirici gücünü daha bardağıma dökerken aldığım o davetkar kokusunda hissediyorum. Tabii bir de bilim insanlarının yaptığı araştırmalar çayın zararından çok yararı olduğunu kanıtlar nitelikte. İşte yararları:
Sindirimi düzenler ve bağırsakların rahat çalışmasını sağlayabilir.
Sıcak olarak tüketildiği için damarları gevşeterek kan akışını yavaşlatan bir etkiye sahiptir.
Yavaşlayan kan akışı ile vücudun kendini soğutmasını sağlayarak çok sıcak yaz aylarında harareti alabilir.
Sadece çayın değil çay buharının faydaları da bulunmaktadır. Çayın buharına gözlerinizi dikkatli şekilde 1-2 dakika tuttuğunuzda ya da ılık poşet çayla gözlerinize 1-2 dakika pansuman yaptığınızda göz yorgunluğu, çapaklanma gibi göz rahatsızlıklarını hafifletebilirsiniz.
Laboratuvar ortamında yapılan araştırmalara göre çayın içeriğinde yer alan epigallokateşin gallat adı verilen bileşiğin insülin direnci üzerine iyileştirici etkisi olduğu gözlemlenmiştir.
Kafein, tein, teofilin ve çeşitli antioksidanlar bakımından zengindir.
1) Güçlü Bir Antioksidandır
Siyah çay içerdiği bileşenler sayesinde güçlü bir antioksidandır. Eğer açık ve limonlu olarak tüketilirse antioksidan oranı daha da artar.
Bir antioksidan grubu olan flavonoidler, düzenli tüketildiğinde yüksek tansiyon ve kolesterol etkilerini azaltır.
Bu özelliği sayesinde bağışıklık sistemini güçlendirir. Hatta siyah çayın virüsler ile savaştığı bilinir.
Polifenol içeriği yüksek olduğundan DNA hasarını önler.
Siyah çayın cilde faydaları antioksidan özelliğinden gelir. Cildi besler ve güzelleştirir. Erken yaşlanma belirtilerini ortadan kaldırır.
2) Kansere Yakalanma Riskini Azaltır
Özellikle limonlu çayın faydaları arasında kanser riskini azaltma da olduğunu söyleyen araştırmalar mevcuttur.
Siyah çay kansere karşı koruyucudur.
Yapılan araştırmalar içerisindeki polifenol ve kateşin maddelerinin bazı kanser türlerinin oluşumuna karşı koruyucu etki yarattığını ortaya koymuştur.
Ayrıca düzenli olarak günde 2-3 fincan siyah çay tüketen kadınların meme ve yumurtalık kanserine yakalanma oranlarının düştüğü gözlenmiştir.
Bunlara ek olarak, akciğer kanseri gelişimini önlediği bilinmektedir.
3) Kalp Dostudur
10 yıldan uzun süren bir araştırmaya göre günde 4 fincandan fazla siyah çay içen kişilerin inme riskine karşı %32 oranında korundukları ortaya çıkmıştır.
2009 yılında yapılmış bir araştırmaya göre; günde 3 – 4 fincan siyah çay içen kişilerin inme riskinin günde 1 fincan içerenlere kıyasla yüzde 21 oranında daha düşük olduğu ortaya konmuştur.
Başka bir araştırmaya göre ise düzenli olarak siyah çay tüketimi kalp krizi riskini yüzde 24 oranında azaltmaktadır.
Ayrıca düzenli çay tüketimi LDL kolesterol seviyesini yüzde 11 oranında düşürebilmektedir.
Tüm bu çalışmalar siyah çayın kalp dostu bir içecek olduğunu göstermektedir.
4) Kemikleri Güçlendirir
Siyah çayın içerisinde bulunan fitokimyasal maddeler kemik sağlığını destekler.
Kemik yoğunluğuna katkıda bulunarak osteoporoz yani kemik erimesi riskini azaltır.
Buna ek olarak, artrit ile mücadele eder.
5) Ağız Sağlığını Korur
Siyah çay düzenli olarak tüketildiğinde plak oluşumunu azaltır.
Çürük oluşumuna neden olan bakterilerin gelişmesini önler.
Ağız sağlığını desteklemesi için çayınızı şekersiz tüketmeli ve her gün düzenli olarak dişlerinizi fırçalamalısınız.
6) Sindirim Sistemini İyileştirir
Siyah çayda bulunan tanenler, mide ve bağırsak hastalıklarını iyileştirici özelliğe sahiptir.
Düzenli olarak siyah çay tüketmek sindirim sisteminin fonksiyonlarını iyileştirir.
Mide ve bağırsakları rahatlatır.oluşumunu %70 oranında azalttığı gözlenmiştir.
7) Stresi Azaltır Siyah çay içerisindeki L- theanine ile stresi azaltarak rahatlama sağlar.
Yapılan çalışmalarda, günde 2-3 fincan siyah çay tüketmenin stres hormonu olarak bilinen kortizol seviyesini düşürdüğü gözlenmiştir.
8) Vücuda Zindelik Verir
Siyah çayın en hissedilebilir etkisi vücuda canlılık ve zindelik kazandırmasıdır.Sabahları çay içtikten sonra kendimizi daha iyi hissetmemizin sebebi budur.
Ayrıca içerdiği kafein sayesinde beyin fonksiyonlarını güçlendirir.
İçeriğinde yer alan tein maddesi ile zihni harekete geçirir; odaklanmayı artırabilir.
Tabii bu bilgilerin doğruluğunun kişiden kişiye, bünyeden bünyeye farklılık gösterebileceği hiçbirinin tıbbi bir öneri ya da tedavi niteliği taşımadığının da göz önünde tutulması gerekir. Benim yaptığım sadece içmekten çok hoşlandığım bir içeceğin her yönüne bakmak. Bu konuda kendimi haklı çıkarmak. “Yalnız ben sevmiyorum ki, bütün dünya seviyor.” Diyebilmek için kendimi haklı çıkarmak. Haklı mıyım? Haklıyım.
Amerikan işi poşetlisinden, soğuk tüketilenine , İngiliz işi sütlü şekerlisinden, Türk işi kıtlamalısına, tereyağlı, unlu, hatta kuzu etlisine. Kırmızısına, siyahına, yeşiline, beyazına, oolonguna, seylanına, kaçağına ya da benim tercihim olan earl grey türüne kısacası hangisine düşkün olursanız olun bence çay bir tutkudur ve bence tutkular bizi hayata çok güzel bağlar. Yaşamdan zevk almamızı sağlar. Bazen canımız acıdığında öz şefkate ihtiyacımız varsa, bir çay demlemek yeter; sırf kendimiz için. Bazen canı acıdığında, şefkate ihtiyacı varsa sevdiğimizin, bir bardak demli çayı sunabiliriz ona omzumuzla birlikte. En güzel sohbetlerin eşlikçisidir bir tepsi dolusu ince belli çay bardağı. Çok eğlenceli bir dost meclisinde rakının molasıdır belki de…
Çin’e hüküm sürmüş hanedanlardan birisi olan Tang dönemi şairlerinden Lo T’ong’un çay ile ilgili söyledikleri duygularıma tercüman: “İlk fincan dudaklarımı ve ağzımı ıslatır, ikincisi yalnızlığımı siler, üçüncüsü içimdekileri açığa çıkarır, dördüncüsü beni terletir ve bütün dertlerim gözeneklerimden uçar gider. Beşinci fincanda arınırım, altıncı beni ölümsüzlüklerin krallığına götürür, yedincisi …ah daha fazla içemeyeceğim!
Dilerim ömrümüzden bu sıcaklık hiç eksik olmasın.
2 Yorum