Su başında su tası
Gümüştendir kurnası
Bugün dilek tutanın
Kabul olur duası.
Şimdi küçük bir kız çocuğu hayal edin. Yatağında, rahat bir uykudan uyanmak üzere. Yüzüne pencereden yansıyan güneşin oyunbaz ışık huzmeleri vuruyor. Açık pencereden bahar sabahının o ferah serinliği doluyor odaya kuş cıvıltılarıyla birlikte. Uyanıp koşarak bahçeye çıkıyor. Bahçenin tam orta yerinde en sevdiği erik ağacına kurulmuş bir salıncak. “Hadi yüzünü yıka da gel .” diyor annesi. Bahçedeki çeşmede yüzünü yıkarken başında bekliyor; ağzında küçük kızın tam anlayamadığı dualar. Sonra yine aynı dualar eşliğinde salıncağa bindiriyor üzerinde hala pijamaları olan kızı.. Birtakım tekerlemeler,sağlıkla,mutlulukla ilgili sözcükler uçuşuyor sallanırken salıncakta.Yılın en sevdiği zamanı bu. Hıdırellez. Çabucak kahvaltısını yapıyor. Bir gün öncesinden arkadaşlarıyla sözleştiler. Civardaki sokaklarda dolaşıp boş arazilerde açan çiçekleri toplayacaklar. Evlerinin kapılarını süsleyecekler; üstelik sadece kendilerininkini değil. Çocuğu olmayan ya da çocukları kapıyı süslemeyle uğraşamayacak kadar büyümüş diğer komşularınkini de. Sonra akşamki Hıdırellez ateşinde yakılmak üzere çalı çırpı da toplayacaklar. En büyük ateş onlarınki olmalı. Diğer mahallelerin çocukları imrenmeli onların ateşine. Ama ne eğlence… En az üç kez atlanmalı ateşten. Önce sağlık için sonra diğer dilekler. Toplanan bütün çalı çırpı yakılıncaya, ateş kora dönünceye kadar isteyen herkes defalarca ateşten atlayacak. Bu arada tencereler, darbukalar, tefler çalınacak; oyunlar oynanacak. Elbette gece karanlığında biraz ürkütücü de olsa mahallenin tüm çocuklarıyla saklambaç da oynanacak. Bitti mi? Hiç gül dalına dilekler asılmadan gece biter mi? Yatağına yattığında mutlu bir yorgunlukla uykuya dalacak küçük kız. Daha ertesi gün gül dalından dilekler alınıp bir göl ya da akarsu kenarında yapılacak piknikte suya atılacak. Salıncaklarda sallanılacak, papatyalardan taçlar yapılacak, güzel yemekler yenecek. Her şey gibi mutluluk da paylaşılacak. Gün sonunda yine yorgun ve mutlu bir şekilde uykuya dalınacak.
O küçük kız benim. Bütün anlatılanlar da benim çocukluk anılarım. Evet, bu benim için yılın en sevdiğim zamanı 5-6 Mayıs yani Hıdırellez. Hıdır ve İlyas Peygamberlerin bir gül dalının altında ya da bir su kenarında buluştuklarına inanılan vakit. Dünyanın hangi noktasında buluşurlarsa oraya bolluk, bereket, sağlık, güzellik, iyilik dağıttıklarına inanılan vakit.
Kadim bir inanış bu. Kökleri Hz. Adem’e kadar vardırılan bir inanç. Bir halk bayramı. Çok sevgili bir şölen. İnsanın doğayla bağını hatırlatan canlandıran ritüellerle dolu bir kutlama.Türkler için Şaman, yabancılar için Pagan kültürüne dayandırılan bir gelenek. Gelenekten çok daha öte; halkın genlerine işlemiş bir alışkanlık. Büyük üstat Yaşar Kemal öyle bir anlatır ki Hıdır ile ilyas’ın buluşmasını “Binboğalar Efsanesi”nde okuyunca Hıdırellezi atalarından, çevresinden, mahallesinden yaşayarak öğrenmiş o küçük kız olurum yine. İliklerimde hissederim varlığını, titrerim:
“Bu gece beş mayısı altı mayısa bağlayan gecedir.
Bu gece denizlerin ermişi İlyas’la karaların ermişi Hızır buluşacaklar.
Dünya kurulduğundan bu yana bu iki ermiş her yıl, yılın bu gecesinde buluşurlar.
Eğer bir yıl buluşmayacak olsalar denizler deniz, topraklar toprak olmaktan çıkar. Denizler dalgalanmaz, ışıklanmaz, balıklanmaz, renklenmez, kururlar.
Topraklar çiçeklenmez, kuşlar, arılar uçmaz, ekinler yeşermez, sular akmaz, yağmurlar yağmaz, kadınlar, kısraklar, kurtlar, kuşlar, börtü böcek, tekmil yaratık doğurmaz. Eğer onlar buluşmazlarsa…
Kıyametin habercileri Hızır’la İlyas olacaktır.
Hızır’la İlyas her yıl dünyanın bir yerinde buluşurlar.
Onlar o yıl hangi yerde buluşmuşlarsa orada bahar bir başka türlü patlar, o yıl çiçekler daha bol, daha büyük, her yılınkinin birkaç misli iri açarlar. Arılar daha renkli, daha kocaman olurlar. İneklerin, koyunların sütleri daha bol, daha besleyici olur. Gök daha arı, daha başka mavilenir. Yıldızlar daha irileşir, daha parlaklaşır.
Saplar başakları, ağaçlar çiçekleri, meyveleri götüremezler.
İnsanlar o yıl daha sağlıklı olurlar, hiç hastalanmazlar. O yıl ölüm de olmaz. Ne bir kuş, ne bir karınca, ne arı, ne kelebek ölür.
Hızır’la İlyas’ın buluştuğu an, biri mağripten biri maşrıktan iki yıldız doğar, yıldızlar Hızır’la İlyas’ın buluştuğu yerin üstüne kayarak gelirler, tam Hızır’la İlyas birbirlerinin elini tutarken onlar da birleşirler, tek bir yıldız olurlar. Hızır’la İlyas’ın üstüne ışık olup sağılırlar.
Hızır’la İlyas’ın el ele tutuştuğu, yıldızların gökte birleştiği an dünyada her şey durur, akarsular kirp diye oldukları yerde donmuşcasına durur kalırlar, yeller esmez, denizler dalgalanmaz, yapraklar kıpırdamaz, damarlarda kan akmaz, ışıklar yürümez.
Dünya bir an için ölür. Sonra her şey birden uyanır, dehşet bir yaşam patlar.
İşte bu gece sabaha kadar insanlar birleşen yıldızları görmek için evlerden dışarılara uğrarlar, yüksek yerlere, dam başlarına, minarelere, tepelere, dağ başlarına çıkarlar. Bir de su başlarını beklerler. Gözlerini sudan ayırmazlar.
Kim ki gökyüzünde yıldızların birleştiğini görür, o anda ne isterse olur. Ama ne isterse…”
Zaten ilkbahar, bir başka üstat Sait Faik’in dediği gibi; kendi başına bir bayram, bir uyanış, bir mucize, bir çılgınlık, olmayacak bir şeyin oluşu gibiyken bir de Hıdırellez gibi bir kutlamayla başlarsa insan nasıl umutsuzluğa kapılır ki bu dünyada? Tanrısal gücü, zenginliği, bolluğu, bereketi, olasılıklar bütününü böylesine derinden hissettiren bir olayı neden, nasıl kutlamayalım ki?
O küçük kız, bu gece yıldızlara baktı, gül ağacına dilekler astı, sonra dileklerini suya kavuşturdu. Önce kendisi sonra sevdikleri için sonra da tüm insanlık için iyilik, sağlık, güzellik diledi Allah’tan, Hıdır ve İlyas Peygamberlerin yüzü suyu hürmetine. Sizin için de buraya bir şaman duası bıraktı Hıdırellez’de dilemek isterseniz diye… Ben de hiç alakası olmasa da gördüğümde bana hep doğa ile bütünleşmeyi, baharı, hıdırellezi hatırlatan bir resim bırakıyorum.(John Everett Millais’in “Ophelia” tablosu)
Eski Bir Şaman Duası: HIDIRELLEZ DUASI
Sevdiğim ve sevebileceğim kim varsa, kendim dahil sağlığı iyi olsun..
Teni sıcak kalsın, enerjisi dışarı taşsın… Sevdikleriyle bir arada olsun… Kolu koluna değsin, gözü gözlerinin içine baksın, lafları birbiriyle başlasın…
Nesi varsa bölüşecek birisi olsun, nesi yoksa bulup getirecek biri olsun… Bu birileri az ama öz olsun, bazıları dünyada tek olsun… Sevgisinin tamamını ona harcasın…
Sevmekten bıkıp usanmayacağı biri olsun… Onun yeri ayrı olsun, ama yalan söylemesin…
O her şeyine, her haline tek tanık olsun; bir hareketiyle güldüren, bir hareketiyle ağlatan olsun…Duyguların hepsi onda olsun, kalbi buna teslim olsun…
Bütün şarkılar ona olsun, aşık olsun…
Yapmaktan bıkıp usanmayacağı bir işi olsun…
ibadet eder gibi, kutlama yapar gibi, her gün bu işini yapıp dursun… Yaptıkça daha iyi yaptığını görsün, daha iyi yaptıkça bunu başkaları da görsün… Neşesi bol olsun, mutlu olsun, mutlu etsin; neşelenmek nedir bilsin, bildirsin… İçindeki heyecan hep sürsün…
Duydukları, gördükleri ona kahkahalar attırsın…
Gürültü yapsın, saçma şeyler söylesin…
Çocuklukta en şımardığı ana gitsin-gelsin ama nereye gidip-geldiği bilinmesin… Değiştirmek istedikleri değişsin, eskileri atsın, ruhunu havalandırsın…
İstediği yere taşınsın… Kendinden taşınmak isterse, içindeki güç ve dışındaki sevgi ona yardımcı olsun… Her gün bir sürprizi ve mucizesi olsun… Öyle tahmin edilmeyen şeyler olsun ki, bu hayatın zekasını anlatsın…
Bir hayali gerçek olunca; bir hayale gözünü yumsun… Hayalini kendinden saklamasın, korkmasın…
Her anında sevgiyle olsun, sevgi versin…
#hıdırellez #ederlezi #Hıdır&İlyas #niyet #dua #gülağacı #halkbayramı #sağlık #bolluk #bereket #mani #bahar #yaşil #hıdırellezateşi
2 Yorum