Bim bam bom! Çok şükür dostlarrrr… Benim de artık bir blogum var!

Bim bam bom! Çok şükür dostlarrrr… Benim de artık bir blogum var!

ahmuzeyyen.com

Birdenbire anladım!.. Birdenbire oldu her şey. Hani o çok sevdiğiniz filmde kahraman bir kırılma anı yaşar ve kameralar kahramanın çevresinde 360 ◦ döner. Yani dünya kahramanın çevresinde döner ya da kahramanın başı döner ya. İşte öyle anladım. Yazmalıydım ben. Bir blog yazmalıydım. Daha doğrusu kendimi bildim bileli yazdıklarımı artık birileriyle paylaşmalıydım. Birilerinin beynindeki o hiç susmayan sesin söylediği şeyi yazan kişi olmalıydım. “Hah işte!” demeliydi beni (yazılarımı) okuyanlar. “Tam da benim düşündüğüm gibi…”

İyi de bir blog yazısı nasıl yazılır? Benden blog yazarı olur mu? Ne yazayım? Nasıl yazayım? Adı ne olmalı(ahmuzeyyen  ) Böyleyim işte ben. Hiç susmayan bir iç sesim var. Yüzlerce soruyu art arda sıralayabilir. Bu sorulara da yüzlerce farklı kombinasyonda cevaplar üretebilirim. Sonra da hiçbirini beğenmez araştırmaya girişirim. Araştırırken önüme merak edeceğim yeni konular, yeni pencereler, yeni kişiler, yeni bakış açıları çıkar. Hiç tükenmeyen bir merak duygusu…

Asıl soru, bu kadar çok ve dağınık ilgi alanlarını toparlayıp da tek bir konu başlığına indirgeyebilir miyim? Olmasını çok istediğim ‘okuyucularım’a hitap edecek, ilgisini çekecek, merakını canlı tutacak yazılar sunabilecek miyim ahmuzeyyen sayfalarında? Samimiyetten eminim; kendime has olacağından da kuşkum yok. Hele yazılacak konu bulmak… Kadim zamanlar, kadim halklar, kadim bilgiler, kadim sözcükler yardımıma koşar bu konuda eminim. Çok sevdiğim yazarlardan Nihan Kaya şöyle der: Hiçbir sözcük yoktur ki, içinde sayısız hikaye potansiyeli olmasın. Bir yerlerden kulağıma çalınan “sonsuz olasılık çarkları” sözü nasıl da güzel açıklıyor bu durumu.

Bir davetiyedir bu! Yeni bir ortaklığa davet. Suç ortaklığı. Düşündüklerimizi paylaşma daveti. Düşündüklerimizi, duyduklarımızı, gözlemlediklerimizi, merak ettiklerimizi, isteklerimizi, hayal ettiklerimizi… Ve hatta düşünemediklerimizi. “ Bu benim aklıma daha önce nasıl gelmedi ki!” dediklerimizi paylaşma daveti.

Bilinsin ki paylaşmanın gücüne inanıyorum ben. Yazmanın ve okumanın sağaltıcı gücüne. Hikayelerin bizi kendimize, birbirimize, dünyaya yaklaştırdığına. Sinerjiye…

Velhasıl-ı kelam bir taleptir bu! Sizden çok değerli bir şey talep ediyorum. Sizden zamanınızı talep ediyorum. Size sözcükler sunmaya talibim. Sözcüklerin birleşerek anlatabileceği her türlü olasılığa açık hikayeler, bilgiler, yollar, açıklamalar… Kısaca hayat.

Nietzsche’nin söylediği bir söz var. “Sahip olunması zorunlu tek şey var: Ya yaradılıştan ince bir ruhtur bu ya da bilim ve sanatlar tarafından inceltilmiş bir ruh.” Ben kendi ruhumu ortaya koymaya hazırlanıyorum bu sayfalarda. Ehil ellere, gözlere, yüreklere rastlayacağını umuyorum. Paylaşacağımızı, paylaştıkça çoğalacağımızı…

S.G.

10.01.2021 sa:18.40

İstanbul /Ev

2 Yorum